0

 

Hendek savaşı İslam tarihinde bir dönüm noktasıdır. Hicretin üzerinden daha beş yıl geçmemişti ki, bu süre içerisinde bu üçüncü büyük savaştı oluyordu. Daha hicretin ikinci yılında Bedir savaşı ve hicretin üçüncü yılında da Uhud savaşı olmuştu. Ve hicretin beşinci senesinde ise Hendek savaşı vuku buluyordu. Bu üç savaşta da saldırgan taraf Mekkeli müşrikler olmuştur. Ve her seferinde bir sonraki savaşa daha büyük ordularla, daha büyük kin ve nefretle ve daha etkili yöntemlerle geliyorlardı.

Mekkeli müşrikler Bedir savaşında bine yakın bir kuvvet ile Müslümanlara saldırmışlardı. Uhud savaşında ise 3500 civarında bir ordu ile gelmişlerdi. Hendek savaşında ise 10.000 civarında, o güne kadar toplayabildikleri en büyük ordu ile Medine önlerine kadar gelmişlerdi. Bu düşman ordusunda kimler yoktu ki? Mekkeli müşrikler, Nadir oğulları Yahudileri ve diğer Yahudi grupları ve belki de en ilginci, o güne kadar Müslümanlarla hiç bir ilişkileri olmayan grupların da bu orduya katılmış olmalarıdır.

Mekkeli müşrikler ile Yahudilerin bu savaşa katılmaları bir yere kadar bir anlam verilebilir. Peki, Mekke dışındaki müşrik grupların bu savaşa dâhil olmalarını nasıl izah edebiliriz? Özellikle Kureyşlilerin korkutmaları, yönlendirmeleri ve ganimetten ziyadesiyle pay verecekleri noktasındaki vaatleri neticesinde bu gruplar da bu savaşa katılmışlardır.

Tıpkı bugün Birleşmiş Milletler Ve NATO bayrakları altında oluşturulan işgal birliklerinin İslam coğrafyasının birçok yerinde savaşa giriştiklerini, Müslüman katliamı yaptıklarını, çıkarttıkları kargaşalarla ülkeleri harabeye çevirdiklerini görüyoruz. Tutuşturdukları fitne ateşi ile yüz binlerce insanı mülteci durumuna düşürdükleri, acımasızca saldırılarla dehşet derecede trajedilere sebebiyet verdikleri ve tezgâhladıkları ayrılıkçı projelerle halklar arasında onarılamaz yaralar açtıklarını müşahede ediyoruz.

Tabi Hendek savaşını anlatmayacağız. Bu savaşın sebeplerini, mahiyetini ve günümüzdeki benzer yönlerini ifade etmeye çalışacağız. Peki, bu savaşın sebepleri nelerdi? Her seferinde müşrikler daha büyük ordular hazırlayarak ve 600 km mesafeyi o günkü şartlarda kat ederek niçin Medine önlerine kadar geliyor ve Müslümanlara hayat hakkı tanımayacak şekilde taarruzda bulunuyor ve öldürücü darbelerle yok etmeye çalışıyorlardı?

Elbette bunun tek bir nedeni vardı. Peygamber efendimiz İslam dinini anlatmaya başlamış,  bu dinin temel kaynağı olan Kur’ani buyrukları insanlara tebliğ tebliğ ettikten sonra, vahyin aydınlığı, toplumu kaplayan kötülük ortamını, zulüm düzenini, şirkin karanlığını ve despotların oluşturdukları fıtrat dışı saltanatlarının sonunu getirmeye başlamıştı. Oluşturulmuş olan bu karanlık düzenin kaymağını yiyen ve bu düzen ile insanları sürü gibi yöneten, uydurdukları inanç sistemi ile insanları putlara tapmalarını sağlayan ve bunun dışında hiçbir inanç sistemini kabul etmeyen Mekkeli müşrikler vardı.

Ancak İslam’ın hidayet nuru doğmuştu. İnsanlar kulların kulluğundan kurtulup Allah’ın kulluğuna koşuyorlardı. Tevhidi kabullenip şirk düşüncelerini terk ediyorlardı. Zulüm düzenini ayakları altına alıp Hakkın ve hukukun üstünlüğünü yüceltiyorlardı. Ahlaksızlığı bırakıp Kur’ani ahlakı bayraklaştırıyorlardı. Arapların kokuşmuş asabiyet-kavmiyet düşüncesini bir kenara itip İslam kardeşliğini hayatlarının merkezine alıyorlardı. Allah’a ve Resulüne itaat etme izzet ve şerefini elde edip ve bunu bütün insanlığa ulaştırma gayreti esas amaç olmuştu.

Tıpkı bu gün Müslüman fertlerin ve İslami cemaatlerin İslamı yaşama ve yaşatma gayretiyle verdikleri mücadele neticesinde, küfür cephesi tarafından kendilerine karşı uygulanan zulümler, yapılan karalamalar, acımasızca gerçekleştirilen yargılı-yargısız infazlar ve düzenlenen komplolarla top yekûn vuku bulan cezalandırmaları gibi.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *