0

SADİZM VE HAZRETİ İNSAN-2

Zalim egemen güçler insan hak ve özgürlüklerini güvence altına almak, insan onurunun, öz saygısının yok edilmesini önlemek için anayasalarına maddeler eklemekte, çeşitli özgürlük bildirileri yayınlamaktadırlar. Ancak bu söylemleri uyguladıkları şeyleri söylemekten öteye gitmemektedir. Teorilere yerleştirilen esaslar pratiğe dönüşmemektedir. Adına “İnsan hakları “denilen bir takım kuruluşlar kurulmuş, maalesef bunlar tarafgirlik  hissiyle insanların haklarını sadece kendi yandaşlarını savunmak için devreye koymuşlardır. Açık bir hapishaneye çevrilen Gazze Batının ikiyüzlülüğüne en bariz örnektir, insan hakları bildirgesini ilk yayınlayan / ülkeler arasında olan ABD(Amerikan bakımsızlık bildirgesi) Guantanamo kampında vahşi hayvanlara bile reva görülmeyecek işkenceleri devlet yapması insan hakları skandallarından milyonda sadece bir tanesidir. Somali’de halen insanlar açlıktan ölüyor. Arakanda vahşi Budist çeteleri her gün insanları yakarak öldürmektedir. Çin’de... Doğu Timur’da namaz bile kılmak yasaklanmış. Mısırda gasp edilmiş haklarını savunun sivil halk keskin nişancılarını hedefi haline gelmiş. Her an dünyanın bir yerinde güçlü olan zayıf olanı ezmektedir.

Bu kadar vahşet ve katliam olurken, güya insani hak ve hukuk için kurulan kuruluşlar kör  ve  sağır kesiliyorlar ya da vahşetin boyutunun rakamsal yönüyle ilgileniyorlar, öte yandan dünyanın bir ucunda bir dindaşlarının veya yandaşlarının burnu bile kanasa hemen yan kolları olan askeri kuruluşları harekete geçerek müdahalede bulunmaktadırlar. Batı adaleti  ve  eşitliği sadece kendi taraftarlarına sağlamaktadır. Bu yönüyle insan haklarının  savunma adıyla kurulan bu kuruluşlar tarafgirlik illetiyle kendi taraftarlarından başkasını insan saymamaktadır. Bu illet Siyonist düşünceyle özdeşmektedir. Siyonist inanç teorisinde bütün insanlar Yahudiler için hizmetçi  ve  köle olarak yaratılmış inancı hâkimdir. Bu nedenle de sadizmin günümüzdeki en bariz temsilcileri Siyonistlerdir. Gizli elleriyle hemen hemen dünyanın her yerindeki idarecileri kendi sadist emelleriyle yönlendirirler, işte belgeleriyle sadist Siyonistler:

-İsrail Dışişleri bakanlarından A.Sharon’un arkadaşı suç ortağı olan Meir Har-Tzion, 1950 yıllarının başında Gazze’de yapılan bir İsrail baskınından sonra masum bir Arabi sırtından bıçaklayarak öldürmüştür. Kendisiyle yapılan röportajda: “Vicdan azabı mı? Hayır. Neden vicdan azabı duyalım ki? Bir adamı tabancayla öldürmek çok kolaydır. Tetiği çekersiniz hepsi bu kadar. Ama bıçak bambaşka bir şey. Fantastik bir duygu bu, erkek olduğunu hissettiriyor insana.”diye cevap vermiştir. (Livia Rokach, İsrail’in Kutsal Terörü)

-18.02.1988 günü İsrail Savunma Bakanı Rabin, dört Filistinli gencin buldozerle diri diri toprağa gömüldüğünü resmen açıkladı. 15.02.1988 günü Katar Haber Ajansı, İsrail’in;  Şuaf, Anbata ve Tulkarm mülteci kamplarına yolladığı zehirli gıdanın fark edilmesi üzerine binlerce insan ölümden döndü. 12.2.1988 günü 17 Filistinli çocuk elleri ve ayakları kırılarak çöplüğe atıldı. Bir İsrailli subay, Yediot  Aharont gazetesine verdiği demeçte: “Gaz odalarına az kaldı.” dedi. 02.02.1988 günü bütün dünya televizyonları aynı görüntüyü verdi. Dört İsrail askeri, elleri bağlı iki Filistinli genci aralarına almışlar taşla kafalarını eziyorlar, kollarını kırıyorlar. İşkence kırk dakika sürdü. Ertesi gün hiçbir şey olmadı. 01.02.1988 Arafat’ın danışmanı Bassam Ebu Şerif, Nablus yakınlarındaki Kalkiliya köyü dışında 14 Filistinlinin yakılarak öldürüldüğünü açıkladı. 23.09.1988’de öldürülen çocuk sayısı resmi olarak 38. Bu çocuklardan 17’ si gazla boğularak öldürülmüş, bunların 14’ü 7 aylıktan küçük.” (BatınınDarağacında İsyan- Recep Şükrü Apuhan).

- “1948’den bu yana on binlerce ev buldozerlerle yerle bir edilmiş, binlerce zeytin ağacı sökülmüş, tarlalar zehirlenmiş, binlerce Filistinli sorgusuz- sualsiz öldürülmüş, 800.000 Arap’ın mallarına el konulmuş ve on binlercesi tehcire tabi tutulmuştur.” (Edward Said- Filistin’in Sorunu).

Bu dünyanın kanunu değildir. İlahi adalet hiç değildir. Bu mazlumların ihtilaf çamuruna sapmalarının bir tezahürüdür. Birde nemelazımcılığın bir sonucudur. Zalimlerin hesaplarının döndüğü bu iklimde adeta her mazlum kurbanlık koçlar gibi sırasını beklemektedir. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışının unuttuğu esas yanılgı, yılan yılandır huylu huyundan vazgeçmez mutlaka dokunacaktır gerçeğidir. Dokununca feryatlar göklere yükselecek. Ama iş işten geçecek. Oluk oluk kan akacak, canlar yanacak. Evler Viran olacak, haneler darmadağın kalacak. İltica etmek zorunda kalan milyonlarca mazlum ve mahrum insan manzarası vicdanları kanatacak. Artık meydan silah tüccarlarına ve egemen güçlerin insafına kalacak ve sadist emeller devreye girecek. Kiminin ocağına incir ağacı dikilecek, kiminde damında baykuşlar ötecek. Sadist insanlar bu döngüler üzerine hesaplar yapar fakat Allah’ın hesabı başkadır. Bu dünyada zalim sadist güçler birkaç gün böyle oyalansalar bile bir mahkeme-i Kübra vardır.

Bu kadar vahşet ve katliam olurken, güya insani hak ve hukuk için kurulan kuruluşlar kör ve sağır kesiliyorlar ya da vahşetin boyutunun rakamsal yönüyle ilgileniyorlar, öte yandan dünyanın bir ucunda bir dindaşlarının veya yandaşlarının burnu bile kanasa hemen yan kolları olan askeri kuruluşları harekete geçerek müdahalede bulunmaktadırlar. Batı adaleti ve  eşitliği sadece kendi taraftarlarına sağlamaktadır. Bu yönüyle insan haklarının savunma adıyla kurulan bu kuruluşlar tarafgirlik illetiyle kendi taraftarlarından başkasını insan saymamaktadır.

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *