0

 

 

İslam dininin dengelediği fıtri kaynaklardan biri olan ahlakın olgunlaşması elbette ki, İslam ile olan kulpumuzun olgunlaşması ile irtibatlıdır. Hakikaten de İslam’dan nasibini almayanların ahlaktan da nasibini almadıkları gözükmektedir. Tabi bunun aksine İslam ile özdeşleşmeden, ahlak yapısı güzel olanlar da vardır. Zaten biz İslam’ı olmayanların, ahlakı da yoktur demiyoruz. Bilakis İslam’ı bir yapıya sahip olanların, her insanın fıtratında var bulunan ahlaki yapının nasıl mükemmeliyet kazanacağı üzerine durmak istiyorum.

Öncelikle bu fıtratın sahibi olan ve o fıtrata yerleştirdiği ahlak sıfatı ile insanı fıtrata mükemmellik kazandıran, şeriatı ve kanunlarının halifesi olarak insanları seçen, insanları yaratan, onların durumlarını ve neyin onlar için daha uygun olduğunu bilenin ALLAH Teâlâ’ olduğunu bilmemiz gerekir. Onu tanıdıktan sonra, yaptığı işlerin ne kadar mükemmel olduğunu da canı gönülden kabullenmeliyiz. Zira onun işleri yaratılan birinin işlerine benzememektedir. Dolayısıyla bizlerde vücut bulan ahlak sıfatının da mükemmellik kazanması gerekir.

 

 Allah Teâlâ bizlere akrabalık bağlarını koparmamayı, anne-babaya iyiliği, fakirlere şefkati, muhtaçlara yardımı, zulmetmemeyi, zararı ortadan kaldırmayı ve uzaklaştırmayı, cömertliği, eziyet etmemeyi, iyiliği emretmeyi, selamı yaymayı ve Müslümanlar arasında sevgiyi yaygınlaştırmayı emreder. Bunların hepsinde de önemli rol oynayan ve perde arkası aktörlük sahipliğini üstlenen sıfat, ahlak sıfatıdır. Zira ahlakı olmayan birinin yukarıda sayılan güzel vasıflara sahiplik etmesi biraz zor sayılmaktadır.

 

İslam; bencillikten ve kendini beğenmişlikten arınmış, birbirini bütünleyen bir toplum kurmaya çağırır. Öyle ki, bu toplum; geniş yürekli, güzel duygulara sahip, kalbi arınmış üstün bir ümmet olsun. Bunların tümünde de baş aktör ahlaktır. Ahlakı olmayan birinin güzel hasletlerle beraberlik etmesi, kara ve deniz hayvanının bir arasa yaşaması gibi muhaldir.

 

Güzel bir ahlaka sahiplenmenin yolu, aslında ilahi uyarılara kulak vermekten geçer. Zira ilahi uyarılarda, çirkinliğin talebi mevcut değildir. İlahi uyarılar, beşeri uyarıların aksine paktır. Bu sebepledir ki, bu dinin kemaliyeti için ahlak yapısının güzelleşmesini isteyen biri, “ben güzel ahlak için gönderilmişim” diyen Resülüllahsallallahu aleyhi vesellem’in uyarılarına kulak vermelidir. Sahih-i Müslim’de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Nefsim elinde olana (Allah’a) yemin olsun ki iman edinceye kadar cennete giremezsiniz ve birbirinizi sevinceye kadar iman etmiş olmazsınız. Sizi, yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şeye yönelteyim mi? Aranızda selamı yayın!”

 

Bu nedenle İslam, birbirinden nefret etmeyi gerektirecek, kin ve düşmanlık doğuracak her şeyi haram kılmıştır. Yine, zulmü, yalanı ve başkalarını hakir görmeyi haram kılmıştır. Allah Teâlâ, kullarına bağışladığı nimetleri hatırlatarak şöyle buyurur:(Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.)(Âl-i Imrân/103)

 

 

Müslümanım diyen bir şahsiyette nefret, buğz, kin ve düşmanlık vasıflarının kalbinde ölü derecede olması gerekir. Zira bizler Müslüman olarak hasedi, kini diriltmek için değil de, sevgi ve barışı yaşatmak için mücadele etmekteyiz. Bunu yaymanın tek yolu da, Resülüllah sallallahu aleyhi vesellem’in uyarılarına kulak verip, kardeşler arası selamı yaymaktır. Çünkü kısa ve sevimli kelimeler, ümmetin arasında yayılırsa, ümmet ıslaha erer. Bunun aksi bir durumda ümmetin birbiriyle diyaloğu katılığa ve inada dönüşür. Allah’ın bağlanmasını emrettiği bağı koparır ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Birtakım çirkin politikalar, zulüm veya açgözlülük, imanın yokluğunda filizlenen haset bunu beslemektedir. Oysa bu, dinin getirdiği kardeşliğe ters olup, şeytanın arzusuna uygundur. Çünkü şeytanın İslam davetçilerini tekrar küfre döndürmekten umudunu kesmiştir. Ama aralarına fitne koymaktan asla vazgeçmemektedir.

 

Cabir radıyallahuanh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Şüphesiz şeytan, Arap Yarımadası’nda namaz kılanların kendisine ibadet etmesinden ümidini kesmiştir. Fakat aralarına fitne sokmaktan (ümidini kesmemiştir).” Bu hadisi Müslim rivayet eder.

   İşte bizler böyle bir fitneye düşmektense, kardeşlik bağlarımızı güçlendirecek, kinden yoksu, bir ahlak yapısını güçlendirmeye gayret etmeliyiz. ALLAH Teâlâ’dan bizleri şu ayetin içeriği ile amel edenlerden kılmasını temenni ediyoruz.

 

(Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!")(/el-Haşr/10)

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *