0

 

Mavi bir seccade var elimde. Değeri yanımda çok, kıymeti pek fazla... Seccade deyip geçmeyin, boş bir parça bez sanmayın sakın ha! Seccadem alıp götürür beni Rabb-i Rahim`in huzuruna…

Mavi bir seccade var elimde. Değeri yanımda çok, kıymeti pek fazla... Seccade deyip geçmeyin, boş bir parça bez sanmayın sakın ha! Seccadem alıp götürür beni Rabb-i Rahim`in huzuruna… 

Duyuyorum, işte işitiyorum. Ezan-ı Muhammed-i yükseliyor semaya nida nida. Usulca yere seriyorum seccademi. Adımımı atıyorum üstüne. İşte senin bastığın yere basıyorum şimdi. Ayaklarım, ayaklarının olduğu yerde. Hüzünle karışmış tatlı bir telaş sarıyor bedenimi. Hem Rabbimin huzuruna çıkıyorken hem senin kıyamda durduğun seccade üzerinde ben de kıyama dururken… 

Heyecanlıyım! Senin yokluğunu mavi seccademle yani seccadenle gidermeye çalışırken. Biçare seccadede bile seni ararken… 

Sonra rükûa eğiliyorum. Senin gibi… Hani sen eğilmezdin ya hiçbir zorluk hiçbir tehdit, tehlike karşısında. Boyun eğmezdin ya zulme, zulüm sahibi zalime. Hani derdin ya “Ben eğilmem asla zulme! eğilirim, boyun bükerim sadece Rabbime. Rabbimden başkasına asla!” İşte ben de Rabbimin karşısında eğiliyorum huşuyla. O (CC)`na şükrümü, hamdımı sunuyorum bin, yüz bin defa. Başımı zalime eğmeyeceğime yemin ediyorum rükûa giderken Allah-u Teâlâ huzurunda. 

Ve secde! İşte secdeye gidiyorum. Rabbimin dergâhında secdeye kapanmaya. Ellerimi, ellerini koyduğun yere; alnımı yine alnını koyduğun yere koyuyorum… Yanlış mı anlıyor, yanlış mı hissediyorum? Hayır, senin kokunu alıyorum! Senin kokun var seccademde, bunu biliyorum. Gözlerim dolmaya başlarken kalkıyorum secdeden. Selam verirken seccademe düşecek ilk gözyaşımı bırakıyorum. Artarda düşerken damlalar ıslanıyor seccadem. Selam vermiş olsam da yine varıyorum secdeye. Rabbime secde ederken gözyaşlarıyla, işte yine kokunu alıyorum. Bu senin kokun tanıyorum. Seni parmaklıklar ardından kelepçelerle, gardiyanlarla tanımış olsam da baba, senin kokunu biliyorum… 

Sonra seccademe bakıyorum. Seccademde ellerini koyduğun yerlere takılıyor gözlerim. Demir parmaklıklardan uzattığım parmaklarımla ancak tutabilirken ellerini… Şimdi ellerini koyduğun yerde gezdiriyorum ellerimi. 

Hani her çocuk tutar ya babasının elinden; gezer sokaklarda, parklarda. Ben, senin elinden tutar mıyım bir gün acaba? Elini tutup da bir babaya sahip olma duygusunu hissedebilir miyim ta iliklerime kadar baba... Güvercinler etrafımızda kanat çırparken özgürce; ben seninle yürüyebilir miyim dakikalarca, saatlerce… Elini tutup da gezemediğim onca ay ve senenin acısına… Sonra ta gözlerinin içine bakayım; “babam” diyeyim sana.

İşte şimdi katlıyorum seccademi; senin seccadeni baba! Güzelce katlayıp elime alıyorum seccademi. Bana verişini hatırlıyorum sonra. Göğsüme bastırıyorum mavi seccademi. sana sarılır gibi oluyorum sanki. Başımı göğsüne koyar gibi hissediyorum; gerçeğini Rabbimden arzulasam, duamda tekrarlasam da... Gözyaşlarıyla… 

Sen benim ağlamama kızsan dahi tutamam ki gözyaşlarımı, ben senden ayrıyken baba! Senin için geceleri ağlarım annem görmesin diye. Ya da bazen sessiz ağlarım, içime atarım gözyaşlarımı, sen üzülmeyesin diye… 

Ancak babam! Sensiz büyüdüm, sensiz geçirdim yıllarımı, kokunu duymazken senelerce. Şimdi bulmuşken ben senin kokunu babam nasıl ağlamayayım, nasıl dökmeyeyim gözyaşlarımı yere… 

Seccadem sen kokuyor baba! Nasıl koklamayayım? Sen üzerinde Rabb-i Rahim`le buluşmaya gitmişken nasıl seccademi bağrıma basmayayım? 

Acımı, sana olan hasretimi, özlemimi dindiriyorum baba. Artık günleri ayları değil yılları sayar olmuşum ben… 

Senin benim alnımdan öpmediğin, benimse senin elinden öpmediğim bayramlar beş, on, on beş belki yirmi bayramı bulmuşken... Babam seninle bayram nasıl olur daha bilmiyorken; benim elimden gelen dua etmek sadece… 

Duamsa… Seccademi koklamak yerine, seni koklayabilmek baba! Ve bir de İslam`ın cihana hâkim olduğunu duymak, tevhit sancağının dalgalandığını görmek biiznillahiteâlâ… 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *