0

 

Yakını ölen birinin hangi duygular içinde olduğunu anlatmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü ölüm herkesi kuşattığından dolayı, herkesin böyle bir duyguyu yaşamış olduğu veya ileri de yaşayacağını biliyoruz. Zira “her nefis ölümü tadacaktır” ayeti kerimesi bunun en bariz delilidir. Durum böyleyken, acılar taziyeler sebebi ile indirgenmeye çalışılırken, iki sınıftan olmak, apayrı bir duygu.

Birincisi: Yusufi olmak. Yani rızayı ilahi için yıllarını zindan köşelerinde geçirmiş olmak veya halen de geçirmeye devam etmiş olmak.

Yani peygamber yusufun mekandaşı olmak, onun uğramış olduğu iftiraların mislini yüklenmenin adıdır Yusufi olmak.

Yine İslam davasında Yusuf’un katlanmaya mecbur kaldığı zindanla tanışmanın adıdır Yusufi olmak. 

İfk hadiselerinin etkisi ile, köşede üzüntüleri ile Aişe olmanın adıdır, Yusufi olmak.

İkincisi de; yusufilerin ailesi olmak. Yani yıllar boyunca çekilen eziyetlerin ortağı olmak. Yıllar boyunca, yusufilerin peşlerinde koşarak, uzun yolları devirerek kısacık bir görüşle Yusufilerle hasret gidermek için eziyetlere katlanmak. İşte Yusufilerin ailesi de bu tür zorluklarla, yusufilere aile olmuşlardır.

Yolun sonunda hasret tümüyle hicrana gark olunca, ümitler bir mezar başında dökülecek iki gözyaşına kalır.

 İşte Devletin sessiz kaldığı konulardan biri de, tüm bu sıkıntılarla baş başa kalan Yusufilerin, son kez yakınları ile baş başa kalmalarına engel olanlara engel olmamasıdır. 

Yakın zamanda Zekeriya Ezer kardeşimizin babası vefat etmişti.  Ama en doğal hakkı olan babasının mezarına gelme hakkı gasbedilmişti. Çünkü o ergenekoncu değildi. Çünkü o tehlike yaratmıyordu.

Çünkü o haksız bir şekilde tutulanlar arasında idi. Ve o, haksız bir şekilde içeri atılanlara, hak verilmeyen bir ülke de tutukluydu.

Yıllar sonu yusufilere ulaşmak için tüm zorluklara katlanan Hasan Tilki kardeşimizin de eşi vefat edince, durum yine aynıydı. Zaten haberler de dikkatimizi çeken bir şey vardı. “Yakını vefat eden bir tutukluya devlet izin verdi haberlerini hatırlarsak” o tutuklulardan kaçı suçsuz olduğunu biliyor muyuz?

Veya yakını vefat edince, dışarı salınan tutukluların kimler olduğunu hiç araştırdık mı?

Araştırmaya gerek yok. Eğer suçluysan, eğer hukuksuzluklar işlemişsen, hukuk senin yanındadır demektir.

İşte çıkarılan bu yasaların, sadece gerçek suçlular lehine uygulanması, hukukun belirli bir kesime uygulandığı, antik yunan felsefesindeki insanlar arası sınıf farkının gözetildiği bir anlayış ürününden başka nedir?

Yusufilere uygulanan zulümlere, zulüm katarak son vuslatlarına hicran olanlar, acaba hala yasa çıkarmakla mı? Meşguldürler.

Günün birinde uygulamaya çalıştığınız bu zulümlere gark olmanız ihtimal değil midir?

Çıkardığınız bu yasalarla, sonsuz yaslara gark olmanız çok mu uzaktır?

Böyle bir ülke de yaşarken, yusufi olmak zulme uğramak demektir. Yusufilerin ailesi olmak ise, Yusufun uğradığı zulme, Yakub olmak demektir. Yusufun vuslatı, Yakub’un kederle geçen günlerinden sonra olmuştur. Ve bu vuslat, günün birin de gerçekleşmiştir. Ama babasını, eşini kaybedenlerin vuslatı ise, bir başka bahara kaldı diyebiliriz. Onların bu vuslatı belki de gerçek bir vuslat olacaktır. Zira bu vuslata hicran baltası olanların  sırtında, mahşerden ak bir yüzle geçilecektir. Bu dünya da Hicran baltası olmaya aday olanlar olmasaydı, belki de sırat köprüsünden geçiş kolay olmayacaktı.

Kısacası Yusufi kardeşlerimizin çekmiş olduğu bu sıkıntılar, aslında davalarında sadık olduğunun bir kanıtıdır. Onların çekmiş olduğu bu sıkıntıların, bir başka bahar da bile olsa, hakiki bir vuslata kalb olacağından şüphemiz yoktur.

Biz aslında taziyelerimizi zindan da bulunan kardeşlerimize iletmiyoruz. Çünkü onların her geçen günü sevap ve hasenedir.

Şunu da unutmayalım ki,  hem bu dünyayı hem de diğer dünyayı, kendi yasaları ile yas, matem haline getirmeye çalışanlar, aslında taziye edilmeye muhtaç olan kimselerdir.

 

Her iki dünyada da, kazanan Yusufilerin yanında duranlara müjdeler olsun…

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *